SAĞLIKLI BESLENME
Beslenmenin ve Mutfağımızın Tarihçesi

Beslenmenin ve Mutfağımızın Tarihçesi

Mutfağımızın Tarihçesi ilk Tarım Toplumu ile MÖ 9600’lerde Urfa Göbeklitepede atılır,

Beslenmenin ve Mutfağımızın Tarihçesi 5000 yıl Önce Mezopotamya Kültürü ile Şekillenerek Eski Anadolu Mutfağına Yansır. Yapılan araştırmalar, çözümlenebilen arkeolojik buluntular ve çivi yazılı tabletler aracılığı ile elde edilen bilgilere göre Sümer ve Türk mutfağı arasında benzerlikler olduğu, literatürde Türk mutfağına yönelik yapılan çalışmalar ile gösterilmiştir (1).

Beslenmenin ve Mutfağımızın Tarihçesi-Diyagram
Beslenmenin ve Mutfağımızın Tarihçesi-Diyagram

Beslenmenin ve Mutfağımızın Tarihçesi içinde Akdeniz mutfağının Şekillenmesi

Sümerlerde etin az miktarda, balığın, peynirin, sütün, yeşil meyve-sebzelerin ve baklagillerin yüksek miktarda tüketildiği anlaşılmıştır. Bu yüzden, Akdeniz diyetinin (tarzı beslenme), beş bin yıl ya da daha eski bir beslenme türü olduğu ve Mezopotamya ile Doğu Akdeniz’den ortaya çıktığı ifade edilmiştir. Türk mutfağında özellikle tatlılarda yer alan hurma; bereket ve sağlığın bir göstergesi olarak ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Sümerlerde yemeklerin yapımında tatlandırıcı olarak hurma ve bal yer alırken, Osmanlı mutfağında da tatlandırıcı olarak hurma, meyve özleri ve bal kullanılmıştır.

Beslenmenin ve Mutfağımızın Tarihçesi, Kutadgu Bilig

Yaklaşık beş bin yıllık bir mazisi olan ve dünyanın dört bir yanına dağılarak, farklı adlarla birçok devlet kuran Türk milleti, zengin ve köklü bir kültüre sahiptir. Yusuf Has Hacib tarafından 1069 yılında kaleme alınan Kutadgu Bilig (saadet, mutluluk veren bilgi anlamına gelir) bu zengin ve köklü kültürün mihenk taşlarından birini oluşturmaktadır. Türk yemek adabı ve kültürü açısından ayrıntılı bilgiler veren bu eser dönem Türk’lerinin günlük yaşamlarını ve adetlerini aktarmaktadır. Türkistan’dan Anadolu’ya ve birçok coğrafyaya yayılan Türkler, uzun tarihsel geçmişleri ve birikimleri nedeniyle zengin bir yemek kültürü oluşturmuşlardır.

Beslenmenin ve Mutfağımızın Tarihçesi-Yöresel Yemekler
Beslenmenin ve Mutfağımızın Tarihçesi-Yöresel Yemekler
Yeme içme alışkanlıkları tarih boyunca Türkler‟in sosyal yaşamında oldukça önem verilen bir konu olmuştur. Türkler‟de toplu olarak yemek yeme geleneği oldukça eskilere dayanır. İnsanların özel günleri ile ilgili kutlamalar ile dini veya toplumsal kökenli bayramlarda yiyecek ve içecekler kendine özgü kurallar içinde konuklara ikram edilmiştir. Günümüzde bu geleneklerin pek çoğu halen devam etmektedir. Anadolu‟da, doğum yapan anneyi kutlamak, annenin sütünün bol ve bereketli olmasını dilemek için lohusa şerbeti hazırlanırdı. Yeni doğan bebeği ziyarete gelenlere kahve yerine ise bu lohusa şerbeti ikram edilirdi. Benzer şekilde bebeğin, büyümesini simgeleyen ilk dişini çıkardığında bunu kutlamak için, eşe dosta hedik (haşlanmış buğday) ikram edilmesi eskiden beri sürdürülen bir gelenektir.
Anadolu‟da, cenaze, bayram ve kandil günlerinde de çeşitli ikramlarda bulunulmaktadır. Kandillerde komşulara, bayramlarda ziyarete gelen misafire, cenazelerde ise cenaze törenine katılan eş, dost ve komşulara çeşitli yemek ve tatlılar ikram edilmektedir. Türk kültüründe düğünlerde konuklara yemek verilmesi ayrı bir önem arz etmektedir.

Eski anlamlı bir adet, “DİŞ KİRASI”

Osmanlı İmparatorluğu zamanında ise durum bambaşkaymış. Varlıklı aileler her gün kurdukları iftar sofralarında kalabalıkları ağırlar, pek çok kişiye sofralarını açarlarmış. Ev sahibinin iftara gelenlere “ayaklarınıza sağlık, sofralarımızı şereflendirdiniz” deme şekliyse diş kirasıymış. Konuklar iftarlarını yapıp karınlarını doyurduktan sonra kadife keselerde verilen hediyelerini ve altınlarını ev sahibinin teşekkürü olarak alırlarmış. Tabii diş kirasının bir amacı da durumu iyi olmayanlara, ramazanı da vesile ederek birazcık yardım etmekmiş. Diş kirasının miktarı ev sahibinin maddi imkanları doğrultusunda artıp azalabiliyormuş.
Kaynaklar:
(1) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1209620